Efsaneye göre, eski zamanlarda bir kralın kızı, fakir balıkçıya aşık olur. Ancak kral, kızını balıkçıya vermez. Kralın kızı, balıkçı sevgilisiyle gizli gizli buluşur. Birileri, kızının balıkçıyla buluştuğunu “balıkçı denizden geliyor, kızınız kumsalda onu bekliyor, ışıkla yerini işaret ediyor. Delikanlı da ışığa geliyor ve kızınız ile delikanlı gün ağarana kadar aşk oyunlarına dalıyor.” sözleriyle krala anlatır.
Bunları duyan kral çok öfkelenir. Bir gece kızını kumsalda yakalayan kral, askerlerine de ışıkla balıkçıya işaret vermelerini emretmiş. Delikanlı ışığı görünce atlamış kayığına, kumsala doğru kürek çekmeye başlamış. Derken kız, askerlerin elinden kurtulmuş ve sevgilisini kurtarmak için koşmaya başlamış. Ama sevgilisinin kayığına varması imkansızmış. Atmış kendini sulara ve o anda bir mucize gerçekleşmiş: Kızın adım attığı her yer kuma dönüşürken, peşinden koşan askerler, denize gömülmüş.
Kız kayığa kadar koşmuş ancak iki sevgili tam kavuşacakken bir okçu, delikanlıyı hedefleyip sallamış okunu. Ok gelip delikanlıya sarılan kızı bulmuş. Kızın bastığı yerde ortaya çıkan kumlar, kan suya karışınca kırmızıya boyanmış. Delikanlı ise almış yaralı sevgilisini gitmiş. Bir daha da onları ne gören olmuş ne de duyan…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder