"..Erkek kadına tuzaklar kurar. Kadın da o tuzaktan kurtulmaya çalışır. Tango budur..!"
Eskiden ağzının üzerine siyah bir martı konmuş gibi duran bıyıkları olan, sonra herkesi endişelendiren maceralarını yaşamak için, martıları kesip çok uzaklara giden bir adam bir gece böyle demişti. Ardından da eklemişti: __“Ayaklarıma bakma; tuzağa düşersin. Göğsümü izle..! Göğsüm kuracağım tuzağı ele verecektir. Tangoda ayaklar bir ayrıntıdır..! Bu, tuzakların dansıdır.” Sonra bir gece bütün kadınlarla dans edip, her birini tuzaklara düşürüp.. Bununla yetinmeyip Tom Waits çalarken bir adamla gitgide daha çok erkekleşerek, sanki sonu ölümle bitecekmiş gibi tango yapıp.. Martıları alıp sonra, yine çok uzaklara gitmişti.. Zaman geçti.. -Birbirlerini ayaklarına bakarak, etamin işler gibi tango yapanları gördüm-. Tuzak kurmayı beceremeyen adamlar, kurulamayan tuzaklarla cebelleşen kadınlar gördüm.. Evli çiftlerin ehlileştirilmiş tango dersleri için birbirlerini hırpaladığını, çoktan ele geçirilmiş, teslim olmuş kadınların, kurulmaktan çoktan vazgeçilmiş tuzaklara düşmemeye çalışıyormuş gibi yaptığını gördüm.. Bu “pis” dansı, “temizlemeye” çalıştıklarını seyrettim.. Bütün bu ehlileştirme çabalarına rağmen her tango dersinin tekinsiz hikayelerle son bulduğunu duydum hep.. Tangonun “bir -ki üç” diye öğrenilse, “temizlense” bile -tekinsiz- bir şey olduğunu.. `-Oysa bazı danslar, bazı yaşları bekler-´.. -Birine, hiç yüzüne bakmadan bir şey diyebilmek için biraz ihtiyarlamalıdır insan.. -Tuzaklar oyununu sürdürme sabrı için biraz yaş almalıdır.. -Ayaklar, birbirine dolanmadan bir sabır oyununu devam ettirmek için kimi yollardan geçmiş olmalıdır.. -Bu kadar efendice kederlenmek, bir keder dansı yapmak için çalçene acılardan geçilmiş olmalıdır.. Bir şeyi çok isteyip de yapmamayı bilmek gerekir tangonun “olması” için. Tango istemek ve istediğini belli etmemek dansıdır biraz.. İstemek ve istediğine yaklaşmamakla ilgili.. Denizcilerin Arjantin meyhanelerinde “kötü” kadınlarla beraber yarattıkları bu dansın asıl hikayesi, GİDECEK OLANI İSTEMEKTİR.. Tango kalıcı olanların değil, hep gidecek olanların dansıdır.. “Ele geçirilemeyenler arasında sessiz bir kavga”.. -Beraber bir tuzağın koynuna düşmeyi çok isteyen ve bunu ilk kimin söyleyeceğini yoklayan bir kadınla bir adamın dansı.. -Çok korkan belli etmeyen iki kişinin birbirine meydan okuyuşu.. “Sevdim de vermediler” ağlaşması değil, “Ben seni hiç sevmedim” yalanı.. Kim önce dökülecek, kim önce teslim olacak sınanması.. Astor Piazzola çalıyor.. Aklıma, giden denizcilerin tuzaklarına fena düşmüş, ama hiç düşmemiş gibi yapmış, iki memesinin arasından kan sızarken dönüp giden adama bir kere bile bakmamış kadınlar geliyor. Zor.. Tango yapmak için biraz daha büyümek gerekiyor.
"..Erkek kadına tuzaklar kurar.
YanıtlaSilKadın da o tuzaktan kurtulmaya çalışır. Tango budur..!"
Eskiden ağzının üzerine siyah bir martı konmuş gibi duran bıyıkları olan, sonra herkesi endişelendiren maceralarını yaşamak için, martıları kesip çok uzaklara giden bir adam bir gece böyle demişti.
Ardından da eklemişti:
__“Ayaklarıma bakma; tuzağa düşersin. Göğsümü izle..! Göğsüm kuracağım tuzağı ele verecektir. Tangoda ayaklar bir ayrıntıdır..! Bu, tuzakların dansıdır.”
Sonra bir gece bütün kadınlarla dans edip, her birini tuzaklara düşürüp..
Bununla yetinmeyip Tom Waits çalarken bir adamla gitgide daha çok erkekleşerek, sanki sonu ölümle bitecekmiş gibi tango yapıp..
Martıları alıp sonra, yine çok uzaklara gitmişti..
Zaman geçti..
-Birbirlerini ayaklarına bakarak, etamin işler gibi tango yapanları gördüm-.
Tuzak kurmayı beceremeyen adamlar, kurulamayan tuzaklarla cebelleşen kadınlar gördüm..
Evli çiftlerin ehlileştirilmiş tango dersleri için birbirlerini hırpaladığını, çoktan ele geçirilmiş, teslim olmuş kadınların, kurulmaktan çoktan vazgeçilmiş tuzaklara düşmemeye çalışıyormuş gibi yaptığını gördüm..
Bu “pis” dansı, “temizlemeye” çalıştıklarını seyrettim..
Bütün bu ehlileştirme çabalarına rağmen her tango dersinin tekinsiz hikayelerle son bulduğunu duydum hep..
Tangonun “bir -ki üç” diye öğrenilse, “temizlense” bile -tekinsiz- bir şey olduğunu..
`-Oysa bazı danslar, bazı yaşları bekler-´..
-Birine, hiç yüzüne bakmadan bir şey diyebilmek için biraz ihtiyarlamalıdır insan..
-Tuzaklar oyununu sürdürme sabrı için biraz yaş almalıdır..
-Ayaklar, birbirine dolanmadan bir sabır oyununu devam ettirmek için kimi yollardan geçmiş olmalıdır..
-Bu kadar efendice kederlenmek, bir keder dansı yapmak için çalçene acılardan geçilmiş olmalıdır..
Bir şeyi çok isteyip de yapmamayı bilmek gerekir tangonun “olması” için.
Tango istemek ve istediğini belli etmemek dansıdır biraz..
İstemek ve istediğine yaklaşmamakla ilgili..
Denizcilerin Arjantin meyhanelerinde “kötü” kadınlarla beraber yarattıkları bu dansın asıl hikayesi, GİDECEK OLANI İSTEMEKTİR..
Tango kalıcı olanların değil, hep gidecek olanların dansıdır..
“Ele geçirilemeyenler arasında sessiz bir kavga”..
-Beraber bir tuzağın koynuna düşmeyi çok isteyen ve bunu ilk kimin söyleyeceğini yoklayan bir kadınla bir adamın dansı..
-Çok korkan belli etmeyen iki kişinin birbirine meydan okuyuşu..
“Sevdim de vermediler” ağlaşması değil, “Ben seni hiç sevmedim” yalanı..
Kim önce dökülecek, kim önce teslim olacak sınanması..
Astor Piazzola çalıyor..
Aklıma, giden denizcilerin tuzaklarına fena düşmüş, ama hiç düşmemiş gibi yapmış, iki memesinin arasından kan sızarken dönüp giden adama bir kere bile bakmamış kadınlar geliyor.
Zor..
Tango yapmak için biraz daha büyümek gerekiyor.
Ece Temelkuran.
Bazı Danslar Bazı Yaşları Bekler.
Loreena McKennitt / Tango to Evora.
Tango.!
YanıtlaSil