Deniz, insan yaşamının hem sınırlılığını hem de düşlerinin sınırsızlığını yansıtan mavi bir aynadır. İnsanın denizle ilişkisi, gizem ve sırlı bilinmezliklerle doludur. Bir yandan yalnızlığı, korkuyu ve karanlığı taşırken, diğer yandan da umuda yolculuğu, ışıyan-ısıtan bir aydınlığı, yaşama sevincini ve coşkusunu taşır. Bu yönüyle deniz, düalist anlamlar, kavrayışlar ve oluşlar çokluğudur. Dolayısıyla farklılık ve çeşitlilik evrenidir.
Denizde, yaşamayı bilen ancak kendi yaşamının kaptanı olabilir, hem uzağı hem de yakını bilebilir. Herkesin içinde bir denizi olsa da; limanı olmaz. İçimizdeki deniz, yaşama tutkumuz ve anlam düzeyimizdir. Anlam ile tutku, insanı serüvenleştiren biricik etkidir.Yüreği denizde olan, yosunlu derinlikleri, sazlıkları, mavi düşler atlasını ve ufkun ötesini bilir. Denizin mavisini, sabahın kızılını bir yelken gibi göğsümüze asıp, yollara düşmek, en mavi köpüklü açığa demir atmak, en tatlı derya ıssızlığında, enginliğe maviyle dolup, düşlere umuttan nakış olmak, sonsuz mavide, incili yakamozlarda yıldızların seyrine düşmektir.