27 Kasım 2021 Cumartesi

TUZ NEDEN DOKTOR KONTROLÜNDE YASAK?

 




TUZ NEDEN DOKTOR KONTROLÜNDE YASAK?

TUZ NEDEN DOKTOR KONTROLÜNDE YASAK ? Çünkü bir toplum doğal tuz yerse sağlıklı olur.. Bunun için tuz yasak.. Doğal tuz nedir ? Zengin sodyum içeren bir mineraldir.. Aslında doktorların bilmediği veya bildiği halde söylemeyi unuttuğu şey şudur.. İyotlu tuz adı altında satılan ve herkesin organlarını çürütüp kanser yapan kimyasal şey, sağlıklı olmak isteyenler için yasaktır.. Bu türden sahte tuz üreten firmalara da astronomik düzeyde para ve hapis cezası uygulanmalıdır.. Himalaya tuzu da denilen okyanus tuzu ve kaya tuzu sağlıklı yaşam için çok önemlidir.. Sodyum, yaşam için çok önemli bir mineraldir.. Beyniniz iyi çalışıyorsa muhtemelen kaya tuzu kullanıyorsunuzur.. Uzun ömürlü iseniz, kaya tuzu sayesindedir.. Turşudaki maydanozu çürümekten koruyan kaya tuzu, organlarını ve seni kim bilir nasıl korur.. İyotlu tuz denilen tuzla turşu yapın da görün o sebzeler 1-2 saatte ne hale geliyor.. Kim bilir sizlere ne yapıyordur.. Alzheimer olanların çoğu sodyum eksikliğinden olmuştur.. Unutkanlığın başlıca sebebi sodyum eksikliğidir.. Vücutta koku veya bakteri oluşumuna karşı en etkili yöntem doğal tuz kullanmaktır.. Ağız kokusunu gidermek isteyenler doğal turşuluk tuz yesin veya ağzını gargara yapsın.. Koku filan kalmaz.. Kısacası, ya Himalaya tuzu kullanın, ya da turşularda kullanılan kaya tuzunu kullanın.. İyi dökülüyor diye, aslında zehir olan şeyleri tuz zannetmeyin.. Sofradaki o ince tuz sadece sodyum ve klordur.... Normal kaya tuzu ise magnezyum selenyum dahil 80 tane mineral içerir.. Atın ince zehir sahte tuzları mutfaktan ...

20 Kasım 2021 Cumartesi

Birazda şiir

 



Diyorum ki;

Toplasak tası tarağı

Kapatsak telefondaki tüm hesapları
Hiç kimsenin bilmediği
Bir köye yerleşsek.
Yolları tozlu
Evleri gecekondulu
Küçük bir bahçesi
Bahçesinde köpeği
Yemişler dikelim fidandan
Biraz da domates falan
Aksam erken yatıp
Sabah ezanıyla uyansak
İlk önce bahçeye inip
Çiğ düşmüş biberleri toplasak
Ağaçları sulayıp fesleğenleri okşasak
Ayağımız toprağa bassa
Gelen geçenle selamlaşsak.
Etrafımızda kuş sesleriyle
Balkonda bir kahvaltı
Kahvaltıda tereyağlı köy yumurtası
Sokakta top oynayan birkaç çocuk
Çocuk seslerine karışan sokak satıcıları.
Akşam olunca çeksek perdeleri
Sobayı yakıp kestane atsak
Kıvrılıp miskin bir kedi gibi yerdeki mindere
İliklerimize kadar uykuya dalsak.
Diyorum ki gitsek buralardan
Ardımızda lüzumsuz telaşlar
Heybemizde yeni huzur.
Tek derdimiz yumurtlamayan tavuk
Çürümüş domates
Çiçeğine dolu vurmuş kiraz olsa.
Ne trafik gürültüsü
Ne bir yere yetişme arzusu
Tüm bu kargaşayı şehirlere bıraksak
Ağrıyan başımızı,
Yorgun ayaklarımızı alıp
Kirlenmiş ruhumuzla
Yola koyulsak..
Diyorum ki
Gitsek buralardan
Ne varsa bizi yaşamaktan alıkoyan
Arkamızda bıraksak..
-İnan Durak Taş

16 Kasım 2021 Salı

Tarih




 Trakai Gölü ve Atatürk


Trakai, bir göl köyüdür. Nerede olduğunu biliyor musunuz? İnanın bu yazıyı yazana kadar nerede olduğunu ben de bilmiyordum; daha da ilginci hiç duymamıştım. Tesadüfen bir watsapp grubunda okumasam duyacak da değildim. İşte bizim, ırkımızla ilgili bilgi dağarcığımız bu kadar!


Bu gibi yazıları yazarken yüzümün kızarmadığı an hiç olmadı! Bilgimiz çok az ve hiç de umursamıyoruz! Cahilliğimizden artık utanmıyoruz ve utanç duygumuzu ne yazık ki kaybettik! Neyse biz konumuza gelelim.


Trakai 7-8 bin nüfusa sahip bir göl köyüdür. Bu yer Litvanya’da bulunmaktadır. Bir şekilde haritada bir kez bakmanızı öneririm. Baktığınızda Türk ve Müslüman dünyasıyla hiç ilgisi olmayan bir coğrafyada olduğunu göreceksiniz.


Bu coğrafyada yaklaşık altı yüz yıldır yaşayan, Musevi inancından olan (Yahudi değil) Karay Türkleri yaşamaktadır.


Büyük Litvanya Kralı Vytautas Kuman soyundan gelen Kırım Türklerine toprak vererek bu bölgeye yerleştirmiş. Buraya yerleşen Karay halkı o günden bu güne kültürünü, dilini ve kendine has yaşantısını sürdürmeye ve o bölgede asırlarca yaşamaya devam etmişlerdir.


Tarihsel süreçte ne Osmanlı ne de başkalarının bunlardan haberi olmuş. Ufak bir topluluk, uzak bir coğrafya... Eee, haliyle kimsenin umrunda değiller. Ta ki Prof. Oktay Sinanoğlu 1970'lerde Atom fiziğiyle alakalı bir toplantı için Litvanya'ya gidene kadar!


Toplantı sonrası Sinanoğlu'nun arkadaşı olan Profesör Yutsis, kendisini ilgisini çeker diye Trakai'ye götürüyor. Harika bir yer ve tarihi binalar... Sinanoğlu hayran kalıyor oraya. Orada köyün ihtiyar meclisinin başı olan aksakallı bir adamla tanışır ve köy hakkında konuşmaya başlarlar. Uzun uzun konuşurlar; hem de Türkçe!


Aksakallı, bakın Sinanoğlu'na neler söylemiş:


"Atatürk'ümüz zamanında Türkiye'den O'nun gönderdiği elçiler gelir; bize Türkçe dergiler, kitaplar getirirdi. Atatürk vefat etti, Türkiye'den ses seda kesildi. Size ne oldu?"


Düşünebiliyor musunuz? O kadar savaşları yapacaksın. Bir ülkeyi yeniden yaratacaksın, onu kalkındırmak için hızlı davranıp onca kurumu kuracaksın, 20. asrın gelişmiş medeniyetine bir an evvel ulaşabilmemiz için ileri hamlelerini zamanımızın hız kavramının üstünde yapmak için çaba sarfedeceksin ve bir de dünyanın neresinde olursa olsun, ırkını yalnız bırakmamak için onlara da ulaşacaksın!


Bir an insanın içinden "Yok be!" demesi geliyor değil mi? İşte onun için Mustafa Kemal Atatürk oluyor! Onun için yüz yılın lideri oluyor!Onun için savaştığımız düşmanlar bile ona hayran oluyor! Onun için önünde saygıyla eğiliyorlar! Onun için dünyaya Kurtuluş Savaşı örnek oluyor!


İçimden şunları haykırmak geçiyor: "Atatürk ölünce, Türkler uyudu. Atatürk ölünce, Türk ırkı kendini unuttu. Atatürk ölünce, devşirmeler türedi. Atatürk ölünce, ülke hızla geriye gitmeye başladı. Atatürk ölünce, halk uyumayı seçti ve hala uyuyor!"


Şunu bir kez daha anladım ki Atatürk üstün zekası ve enerjisiyle Türk'ü ve Türklüğü en yüksek yere çıkarmayı kendine görev edinmiş, Türk'e ve Türklüğe aşık bir insandı! 


Kaynak: Prof. Oktay Sinanoğlu.

Bu günkü gençlerimize tekrar tekrar okutmalıyız